1 Mayıs 2011 Pazar

1 Mayıs Demek

İşte, şimdi her taraf savaş alanı gibi; Yerde sürünen pankartlar, pet şişeler... Metroya inen merdivenler dahi onlarla dolu. Trafik durmuş, insanlar kaldırımlara hatta yolun ortasına oturmuş dinleniyor. Ama sadece birkaç saat için. Sonra yine trafik akacak, metronun kapalı kapısı açılacak.

Çünkü bugün 1 Mayıs İşçi Bayramı. Binlerce insan yine Taksim Meydanı'nı doldurdu. Şarkılar söylediler, sloganlar attılar. Seslerini devlete, insanlara, dünyaya duyurmak için; Emeklerinin karşılığını almak, daha insana yakışır bir dünyada yaşamak için. Bir de tabii kazandıkları zaferi bir kez daha ilan etmek için. Nitekim 1977'den beri kapalı Meydan'da yapılan ikinci gösteriydi bu. İlki geçen sene düzenlenmişti.
O güne dek 1 Mayıs demek, göstericilerin Taksim'e girmeye çalışması, polisin de onlara biber gazı ve coplarla müdehale etmesi demekti. Özellikle 1 Mayıs 2008'de bu kavga iyice büyümüş, insanlar dışarı çıkmaya dahi korkar olmuştu.

Peki neden?

İstanbul Valisi, Taksim'de 1 Mayıs kutlamasının güvenlik nedeniyle mümkün olmadığını söylüyor, ısrar edilirse polisin müdehale edeceği uyarısını da yapıyordu. Ama sendikalar buna rağmen Taksim'e girmek istiyordu.

Tartışmanın temelinde yatansa, 1977 senesinin 1 Mayıs günü aynı yerde yaşanan katliamdı. Tarihe ''Kanlı 1 Mayıs'' olarak geçen olayda, Etap Marmara Oteli(The Marmara)'nin odasından kalabalığa ateş açılmış, 34 kişi hayatını kaybetmişti. Ancak bunların sadece 5'i vurularak ölmüş, geri kalanı kaçmaya çalışırken ezilerek can vermişti. Üstelik saldırıyı Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı(CIA)'nın düzenlediği yönünde iddialar vardı. Tabii bunların hiçbiri kanıtlanamadı ve olayın failleri bulunamadı.

Ancak bu saldırı, Taksim Meydanı'nın 1 Mayıs'a kapanmasına yetti. Ta ki 31 yıl sonrasına, 2010'a kadar. Tabii bu sınırsız bir özgürlük getirmedi; Polis, barikatların arkasında hazır bekliyordu. Tıpkı bu sene olduğu gibi. Ancak barikatın içinde insanlar özgürce yürüyor, çocuklarını dahi getirmekten çekinmiyorlar. Bu yanıyla da 1 Mayıs artık bir bayram: Kimse aksini iddia etmiyor.

Üstelik bugün benzerine pek rastlanmayan türden bir deneyim de vaat ediyor. Nitekim ellerinde pankartlarla yürüyenler, yolun ortasında davul zurna çalanlar, halay çekenler, duvarlara, heykellere tırmanıp etrafı seyredenler gazetecilik deyimiyle, ''renkli görüntüler oluşturuyorlar''

Sırf bugün için Türkiye'nin dört bir yanından İstanbul'a gelenler var. Törenden sonra otobüslere binip, geri dönüyorlar. Daha özgür, daha insana yakışır koşullarda yaşamak için bir kez daha toplanmak üzere alandan ayrılıyorlar. Ta ki gelecek 1 Mayıs'a kadar...






Not: Biliyorsunuz, Digiturk'un açtığı dava nedeniyle bir süredir blogspota erişim engellenmişti. Kişisel web sitesi veya blog hesabı alarak devam etmek daha iyi olurdu ama yapmadım. Bu da bir kez daha gösterdi ki en büyük düşmanımız kendimiziz. Bıkmadan, yılmadan devam edenler muhakkak başarılı olacaktır.

Hanibal'ın Alpler'i geçerken şiddetli soğuk ve kar karşısında, umutsuzluğa düşen komutanlarına karşı söylediği söz, bugün bile dünyaya yön veriyor: ''Ya bir yol bulacağız, ya bir yol açacağız''

Atatürk'ün savaş alanından kaçan erlerine hitabı da iyi bir örnek: ''Silahınız yoksa, süngünüz var''

Hakkımda

istanbul, Türkiye
İnsan fırsatların gelmesini bekler, fırsatlar da insanın gelmesini; İnsanlar bekler, fırsatlar bekler; kazanan hep mazeret olur

İzleyiciler

Blog Arşivi