Artık reklama doyduk, bu bir gerçek. Televizyonda reklamlar başladığında elimiz direkt kumandaya uzanıyor veya internette tam aradığımız şeyi bulduğumuzda karşımıza çıkan ve belli bir süre dolmadan kapanmayan bannerlerden kurtulmanın yollarını arıyoruz.
Televizyonda, internette, sinemada, metroda... Her an her yerde reklamla karşılaşıyoruz. Hatta öyle bir duruma geldi ki neredeyse reklamın bile reklamı yapılıyor. Peki görmek istemiyoruz diye reklam bitecek mi? Tüketicinin reklama karşı duyarsızlaşan algısı nasıl yeniden harekete geçecek?
Günümüzde pazarlama uzmanları ve reklamcılar bu soruların yanıtını viralde buluyorlar. Reklamı izlenir veya en azından katlanılabilir kılmak için onu daha eğlenceli ve dikkat çekici hale getirip sosyal paylaşım sitelerinde paylaştırıp yorum almasını sağlamanın yollarını arıyorlar.
Adından anlaşılacağı gibi virüs gibi kısa sürede çok sayıda kişiye yayılmayı amaçlayan bu reklamlar az maliyetle çok iş yapmaya çalışıyor. Bu yanıyla da gün geçtikçe hem ajansların hem de markaların mutlaka iş yapmayı amaçladığı bir saha haline geliyor.

Dodi'leten Kampanya
-Dodidodidodidodi!
-Dodisi gelene Dido
Bu repliği televizyon reklamlarından anımsarsınız. Ama Beşiktaş-Kadıköy vapurunu kullanan şanslı birkaç insan birebir deneyimleme olanağı buldu.. Nasıl mı?
Geçtiğimiz yıl Dido farklı bir viral reklama imza attı. Vapurla Beşiktaş'tan Kadıköy'e geçen yolculardan biri ayağa kalkıp, ''Dodidodidodidodi'' diye bağırmaya başlıyor.
Diğeri de gelip bir dido veriyor, susturuyor. Sonra biri daha, biri daha..
Sıradan bir vapur yolculuğu, bir anda insanların dodilediği ve karşılığında çikolata kazandığı eğlenceli bir gösteriye dönüşüyor. İnsanları eğlendirerek veya şaşırtarak kısa sürede çok kişiye ulaşmasıyla bu kampanya en iyi viraller arasında gösteriliyor. Bekelenmedik şekilde çok sayıda vapur yolcusu aynı anda dodilemeye başlıyor ve çikolatasını alıyor. Çekilen video da sosyal medyada yayılıyor.
Sonunda da birkaç çikolata karşılığında yani çok düşük bir maliyetle binlerce insanın hakkında konuştuğu, sosyal medyada yorum yapıp paylaştığı bir kampanya ortaya çıkıyor. Bu yanıyla kampanyayı her şeyiyle tam bir viral örneği olarak yorumlamak mümkün.
Arçelik'in Konuşan Poğaçası
Ülkemizde viral reklamın en iyilerinden birini de konuşan poğaça ile Arçelik'in gerçekleştirdiğini söyleyebiliriz. Bu poğaça belki sinir bozucu ama kesinlikle gülümsetmeyi başarıyor. Üzerine dokunduğunuzda konuşuyor, isme özel şiir okuyor. Sonunda da viralin esas amacı olan paylaşma ve yayma süreci gerçekleşiyor ve arkadaşınızın ismine özel okuduğu şiiri e-posta ile gönderiyor.
Bu örnek özellikle tek bir ürün için başlıbaşına viral pazarlama kampanyası hazırlanması ve buna bağlı bir mikrosite oluşturulması anlamında da önem taşıyor.
Koç Var Kuzu Var

Viral reklamla markalar tüketicisine benim üstün teknolojiye sahip ürünlerim, 3 yıl garantim veya yaygın servis desteğim var demiyor. Sadece bir sempati yaratıp paylaşmaya yönlendiriyor. Sonunda da klasik yöntemlerle ancak yüksek meblağlar harcayarak yaratılan etkiyi daha ucuza ve çok daha kısa bir sürede gerçekleştiriyorlar.
Önümüzdeki süreçte videonun ve sosyal medyanın giderek yaygınlaşacağını varsayarsak, viral reklamın büyük bir ivme kazanacağını öngörmek mümkün.
Şimdiden gençler arasında markalar için viral reklam filmleri çekmek ve bunu sosyal ağlarda paylaşmak giderek yaygınlaşıyor. Gelecekte ise bu akım yeni bir boyut kazanacak ve hem tüketiciler hem de markalar için vazgeçilmez bir iletişim aracı haline gelecek gibi gözüküyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder