28 Ekim 2010 Perşembe

Merhaba

Bugüne dek katıldığım eğitimlerde, özellikle de sosyal medya ve teknoloji konulu olanlarda, konuşmacıların yönelttiği değişmez sorulardan biriydi: ''Kişisel bir blog sayfanız var mı?'' Yoktu. Zaten ne gerek vardı? Facebook, Msn Messegner, Twitter gibi bağımlılıklar tüm zamanımı alırken bir de blog sayfası mı başıma bela edektim? Tabii her insanın içinde olan, çoğunluğun yaptığına karşı direnme, muhalif olma (facebook, twitter kullanmamak, internet gazetelerine karşı çıkmak gibi) duygusu da vardı. Peki nereye kadar? İşte bugüne kadar.

Neden bugün?

Belki bir eğitimde daha aynı soruyu duyup, eksiklik duygusuna kapılma korkusundan, yani mahalle baskısından. Belki her geçen gün artan blog sayfalarını görüp ''Ben de'' dememden. Galiba en çok da Forbes Dergisi ekim sayısının kapağından. Suratının yarısını İpad'le kapatan bir adam kapak konusu bu ay: Blog yazarı Arda Kutsal 'Webrazzi' adlı bloguyla ayda 50 bin dolar kazanıyormuş. Bunu görünce gözümde, dolar işareti belirmiş olabilir. Bir de tabii insanın kendini ifade etme güdüsü var. Kabul edilmek veya en azından sesimizi birilerine duyurmak istiyoruz. Günümüz koşullarında bunu sağlamanın en kolay ve ucuz yolu da bloglar.

Bir gereksinim? 

Blog sayfası açmamın bir nedeni de faydalı olduğunu düşündüğüm eğitimler, geziler, sergilerden ve diğer etkinliklerden başkalarını haberdar etmek. Nitekim insanın başkalarına faydalı olma gibi bir ihtiyacı da var. Olmasaydı, kendi iş yaşamlarında pekçok başarıya imza atmış hocaların üniversiteden yok denecek kadar bir para aldığı halde, gelip ders vermeleri nasıl açıklanabilir?

Umarım  her şeyden sıkıldığım gibi bu işten de çabucak sıkılıp bırakmam. Eğer vazgeçersem de Arda Kutsal'ın serüvenini bir kez daha okuyup kendimi motive etmeye çalışacağım. 50 bin olmasa da, yarısına da razıyım.

1 yorum:

Hakkımda

istanbul, Türkiye
İnsan fırsatların gelmesini bekler, fırsatlar da insanın gelmesini; İnsanlar bekler, fırsatlar bekler; kazanan hep mazeret olur

İzleyiciler

Blog Arşivi