7 Şubat 2011 Pazartesi

Türk Usulü Sosyal Medya


Rakamlarla Türkiye'de Sosyal Medya:
  • 24 milyon kullanıcı ile dünyada 4. sırada
  • Her üç kişiden biri hergün giriyor
  • 8 milyon Turkcell mobil internet kullanıcısının 4 milyonu hergün giriyor
  • 22 milyon toplam mobil internet kullanıcısı
Sosyal medya(facebook, twitter, friendfeed) uzmanları, girişimcileri ve takipçileri bir hafta boyunca Galatasaray Üniversitesi ile Bilgi Üniversitesi arasında mekik dokuyacak. Nitekim bugün itibarı ile Türkiye'de ilk defa düzenlenen İstanbul Sosyal Medya Haftası başladı.

Oturumlara katılmak için, etkinliğin blogundan kayıt yaptırmak gerekiyor. Başta buna bir anlam veremedim. Ama içeri girince bu zorunluluğun sebebini anladım: Salon tıklım tıklım doluydu. Konuşmacı Mert Alemdar da Nike, Pegasus Havayolları, Samsung Türkiye gibi firmaların Facebook ve Twitter hesaplarını yöneten Social Trackers adlı şirketin kurucusuydu. Türkçe karşılığı sosyal iz takipçiler olan şirketin kuruluş hikayesini şöyle anlatıyordu:

''Firmalarda iş geliştirme yöneticiliği yaparken fark ettim ki, online marka takibi konusunda bir açık vardı. Yurtdışına gidip araştırmalar yaptım ve Amerika'da ilerlemiş oluşumlar olduğunu gördüm. Bunun üzerine çalıştığım şirketten ayrıldım ve Social Trackers'ı kurdum''

Esasında bu iş pek de kolay değil: ''Müşteri ile ilk toplantımız, ''sosyal medya nedir?'' toplantısı oluyor. Ancak müşteri ile ikinci toplantımızda sosyal medyanın ne kadar önemli olduğunu ve takip etmenin önemini anlatıyoruz. Bu işi, şu anda internete büyük paralar yatıran firmalar bile anlamıyor tam anlamıyla. Sektörün daha zamanı var''

Yine de gelişme kaydetmişler. Çalıştıkları firmalardan Samsung'un 2009'da 1 web çalışanı varken, bugün sadece sosyal medya çalışanlarının sayısı 11'e çıkmış.

Markanın aldığı hizmete göre haftalık, aylık raporlar hazırlayıp, firmaya sunuyorlar. Bu sayede marka, hangi kampanyayı yapsın, hangi sponsorla çalışsın, hangi ünlüyü kullansın belirleyebiliyor. Hatta hangi stratejiyi izleyeceğine karar veren firmalar da var. Bu raporlama için de aylık 2.000 - 10.000 TL arası bir bedel ödüyorlar. 

''Başarıyı ise her marka kendisi belirliyor: Kimi satış grafiğini yükseltmek istiyor, kimi Google aramalarında üst sırada çıkmak, bazısı da en fazla yerde görünmeyi amaçlıyor''

İnternet, insanlara hiç olmadığı kadar özgür bir ortam da sunuyor. Peki, bu özgürlükten yararlanıp, firmayı haksız eleştirenler, hatta hakaret edenler ne olacak? 

Bunun takibini ise bir yazılım yapıyor: ''Yani önceden belirlenmiş kelimeler kullanıldığında, yorumu siliyor. Ancak Türkçe, altanlamları fazla bir dil olduğundan, tek başına yazılım yetmiyor, insan faktörü devreye giriyor. Bir ekip sürekli yorumları izliyor ve gerektiğinde müdehale ediyor. Örneğin bir izleyici, Efes Pilsen One Love Festival için, 'manyak, süper, hasta bir konserdi' diyebiliyor. Bu noktada yazılım bir şey yapamıyor, mutlaka insanın devreye girmesi gerekiyor''

''Firmalar başta daha çekimserdi'' diyor Alemdar: ''Özellikle yabancı firmalar daha tahammülsüzdü. Biri firma hakkında kötü yorum yapınca veya hakaret edince, hemen bu kişiye dava açın, diyorlardı. Ama zamanla alıştılar. Onlara anlattık; Bakın, burası sosyal medya, herkes istediğini söylemekte özgür dedik''


Peki bu özgürlüğün bir sınırı yok mu?

''Firma eğer isterse, sosyal medya sayfasında olumsuz yorum yapanlara dava açabiliyor. Nitekim bunun firmanın binasına gidip hakaret etmekten pek farkı yok''


Başlarda Ucuz Yoldu

İlk zamanlar duyuru için yeterli kaynak ayıramayan firmaların başvurduğu bir mecra iken bugün, sırf sosyal medya için büyük prodüksiyonlar yapılıyor. Örneğin Yaris Festivali'nin reklam çekimi için Toyota, 10 otomobil vermiş. Yani dijital ajanslar giderek ''ucuz kurtarıcı'' olmaktan çıkıyor. Televizyonda gösterilmeyen, sadece Facebook için görseller, videolar hazırlıyorlar ve soruyorlar: Televizyonun birkaç saniye için dahi yüzbinlerce lira istediği bir ortamda, bu yol mantıklı değil mi?

İşin -bana göre- sırrını ise konuşmanın sonunda açıklıyor: ''Sizin sayfanız öyle bir kıvama gelmeli ki, moderasyon olarak yapacak pek bir şey kalmamalı. Yanlış bir yorum yapıldığında, markanın gerçek fanları markayı savunmalı''

Uygulamalı Eğitim

Tam salondan çıktım, oturumda aldığım notları gözden geçiriyordum ki telefon çaldı. Arayan, Öğrenci Evi (Burda Her Şey Mümkün!) Facebook Grubu'nda (Burada ne yaptığımızı bir önceki yazım Zuckerberg Caddesi'nde anlattım) çalıştığımız firmalardan birinin yetkilisiydi. Hazırladığımız kampanya metni ve afişini incelediklerini ve kurumsal kimliklerine zarar gelmesinden çekindiklerini söyledi.
 
Al sana uygulamalı eğitim! Daha 5 dakika önce Mert Alemdar'dan dinlediğim durum başıma gelmişti. Tabii firma yetkilisine, ben bu durumu biliyorum, muhafazakar zihniyetle hareket ediyorsunuz ancak artık zaman değişti diyemezsin. Bir ortak noktada anlaştık.

Ama şunu anladım ki, bu iş kolay değil.

En azından şuan için...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hakkımda

istanbul, Türkiye
İnsan fırsatların gelmesini bekler, fırsatlar da insanın gelmesini; İnsanlar bekler, fırsatlar bekler; kazanan hep mazeret olur

İzleyiciler

Blog Arşivi